Toplumun Düzenin Yapı Taşı Hukuktur
Hukuk, insanların yaşamına devam ederken kendilerini güvende hissetmesini sağlayan kuralların hepsidir. Yazılı ve yazısız olan kuralların bütünüdür. Haklar anlamına gelmektedir. Toplumun bir arada yaşarken birbiriyle uyum içinde olmasını sağlar. Adaleti ve eşitliği temenni eder. İnsanların yaşam kalitesini arttırır. Kaosu, düzensizliği, kavgayı ve ilkel davranışları önler. İnsanların huzurla birlikte yaşamasını amaçlar. Çünkü insanlar birbirlerine muhtaçtır ve birlikte yaşamaya mecburdur. Bir makinenin parçaları gibi birbirlerini tamamlarlar. Aralarında her zaman farkında olmasalar bile bir iş bölümü söz konusudur ve her zaman var olacaktır. Bazen bu iş bölümü sırasında sürekli devam ettirdikleri uyumu kaybedebilirler. Tıpkı bir makinenin parçalarının bozulması ve artık eskisi gibi çalışmaması gibi. İşte kaybedilen o uyum tüm makineyi etkiler ve eski dinamik aranmaya başlanır. Bu eski dinamiği yerine getiren hukuktur. Hukuk makinenin diğer parçalarından üstündür. Bu yüzden diğer parçalar bu hiyerarşiye uymakla yükümlüdürler. Aksi halde konfor alanlarının dışına çıkarlar. Bu memnun olunan bir durum değildir. Normal dışıdır. Bu yüzden insanlar toplum içerisinde bir makinenin parçaları gibi birbirini tamamlayarak yaşarken hukuka mecburdurlar.
İnsanlar arasındaki uyumsuzluk sebepleri birçok sonsuz sebepten kaynaklanabilmektedir. Bunlardan en belirgin olanları parasal anlaşmazlıklar, iletişim problemleri, boşanmalar, duygusal ilişkiler, farklı değer ve inanç sistemleri ve çıkar çatışmalarıdır. Bu uyumsuzluk sebepleri insanların gündelik hayatındaki koşuşturmalarının kendilerini yıpratması, yorgunluk hissettirmesi, strese ve gerginliğe yol açması, onları duygusal olarak üzmesi, bedensel yorgunluklarının zihinlerine yansımasıyla sinirlilik hali gibi durumlardan kaynaklanmaktadır. İşte tüm sorunlar uyumsuzluk sebeplerini doğurur. Bu uyumsuzluklarda hukuka başvurulmasını sağlar. Hukuk uygulama alanı bulur. Çünkü hukuk müdahalede bulunmazsa kişiler arasındaki bu gibi durumlarda kalıcı hasarlar oluşabilir. Bu da toplumun temel taşlarını sarsabilir. Kalıcı hasarlar arttıkça yani taşlar sarsıldıkça deprem etkisi doğurur. Çözüm sürecini zor bir hale sokar. Bu yüzden bu sonuçların önlenmesi amacıyla ilk olarak hukuka başvurulmalıdır. Yani hukuk toplumsal ilişkilerin doktorudur. Hasarı onarmaya çalışır. Hasta olan toplumu iyileştirmek için tek yoldur.
Barış içerisinde huzurla yaşanabilmesi için toplum içindeki bireylerin hukukun öneminin ve gerekliliğinin farkında olması, bu bilinçle yaşaması lazımdır. Bir sorunla karşılaştıklarında bunu kendi yöntemleriyle halletmemelidirler. Bu hukukun işini zorlaştırır ver kendilerini de birçok açıdan olumsuz etkileyebilir. Hukuk gerektirdiği müeyyidelerle yani yaptırımlarla karşılaşabilirler. Bu müeyyideler insanların karşısına adli para cezası veya hapis cezası olarak çıkabilir. Karşılaşacakları yaptırımların farkında olan bireyler toplum içerisinde olumsuzluk çıkarmaktan kaçınırlar. Hayat daha yaşanılabilir bir hale gelir. Birbirlerine saygı duymak zorunlu bir hale alır. Birlikte yaşadıklarının farkındalığında olurlar. Toplum içerisinde bağımsız, toplum yokmuşçasına davranamazlar. Nasıl ki bir evin içerisinde yaşayan ev halkı birbirinin alanlarına saygılı davranıyorsa ve evin düzenli bir yaşam alanı olabilmesi için üzerlerine düşen sorumluluklarını ihmal etmiyorsa yaşadıkları toplumda da böyledir. Çünkü yaşadıkları toplum eve benzetilebilir. Evin içerisinde sözü geçen lider konumunda bir birey vardır. Bu kişi baba, anne veya başka biri olabilir. Bu birey evin diğer fertlerine güven sağlar. Mesela üç kişinin yaşadığı bir ev düşünelim. Bir de lider düşünelim. Bu evde lider dışındaki iki kişi arasında anlaşmazlık çıktığı zaman anlaşmazlık liderin otoritesinin gölgesinde çözüme kavuşur. Bu da anlaşmazlık yaşayan ev fertlerinin liderin her koşulda sorunu adaletli bir şekilde çözeceğinin bilincini taşımasını sağlar. Bir güven ortamı oluşur. Burada benzetmesi yapılan lider hukuktur. Ev toplumdur. Toplum içerisindeki bireyler sorun yaşayınca hukuk yollarına başvururlar. Onun adaletine güvenirler. Umudu onda ararlar. Hukuka koşmalarının sebebi hukukun toplumun en üstünde yer almasıdır. İnsanlar onun otoritesinin varlığının farkındadırlar. Hukuk toplumda sağladığı bu otoritesinin sarsılmaması için kendisine duyulan güveni korumalıdır. Bu da tarafsız olmasından, terazisinin herkese eşit çalışmasından geçer. Hukuku bilen insanların toplumunda kendisine duyulan güvenle adaleti hakkaniyete dayanan hukuk, düzeni ve kalkınmaya sağlar. İnsanların huzuru garantidir.