Çocuğu Korkutarak Eğitmeye Çalışmak, Çocuğu Kaybetmek Demektir
Aile bağlarını yapılandıran, tüm aile bireylerini birbirine kenetleyen sihirli değnek gibi maddesel bir alet yoktur. Ancak sihirli değnekten daha etkili bir başka araç vardır.
“Sevgi ve Güven”. Mutlu aile yapısının en önemli unsuru olup, sihirli değneğin yapacağından çok daha fazlasını yapma gücüne sahiptir.
Aile içinde “Anne” sevginin, “Baba” ise güvenin simgesidir. Anne ve babanın iyi bir yol arkadaşı olabilmeleri hem kendilerinin, hem de diğer aile bireylerinin mutluluğunu sağlar.
Anne ve babanın temsil ettiği kavramlar çocuklarda, “güven” duygusunu geliştirir. Aile mutluluğun bu üç kavramın harmanlanmasıyla oluşur.
Ailede Babanın Rolü Nedir?
Babanın aile içindeki rolü, anneyi ve çocukları korumaktır. Kendilerini güvende hissettiklerinde mutlu olurlar. Baba kendini sadece para kazanmakla sorumlu bir kişi olarak değil, tüm aileyi kanatları altında toplayan, onların güvenliğini sağlayan, ihtiyaçlarını gören bir kişi olarak tanıtmalıdır.
Ailede Annenin Rolü Nedir?
Böyle bir yol arkadaşı olan anne kendini hiçbir zaman yalnız ve kimsesiz hissetmez. Evinde refah içinde huzurlu olur. Bu da aile bireylerinin ve çocukların mutluluğu açısından en önemli unsurdur. Kısacası, annenin mutluluğu babaya, çocukların mutluluğu ise annelerine bağlıdır
Sürdürülebilen Sevgi Nedir?
Her zehirin, bir panzehiri vardır denir. Mutsuzluğun kaynağı, korkular, ve güven eksikliğidir. Bu duygular insan ruhunda zehir etkisi yaratır. Panzehiri ise, sevgi ve güvendir. Bu iki güzelliği içinde barındıran ailenin huzurlu ve mutlu olmasını sağlar.
Sevginin ve dürüstlüğün olduğu yerde, tüm korkular yok olur. Yerini güven ve mutluluk doldurur. Dürüstlüğün eksik olduğu sevgiler sürdürülemez sevgilerdir. Saman alevi misali yanıp, yanıp sonra kül olmaya mahkmdur.
Ebeveynlerin, Çocuklarıyla Geçirdikleri Zamanın Niteliği Neden Önemlidir?
Ebeveynlerin çocuklarına ayırdıkları zaman diliminin uzun olmasından çok kaliteli olmasına dikkat etmek önemlidir. Anne mutfakta yemek yaparken çocuğu yalnız kalmasın diye yanına alır. Bir taraftan yemek yapar, bir taraftan çocuğuyla konuşur. Böyle geçirilen zaman, çocukla geçirilmiş bir zaman olamaz. Çocukla 15-20 dk. Göz teması içinde sohbet etmek, 2 saat domates, patates kesilerek, kıyma kavurarak geçen zamandan çok daha kalitelidir. Ancak yapılan yemek esnasında çocuğa da bazı işler vererek, yemek yapma işi anne- çocuk işbirliği halinde yapılıyorsa, bir değeri olabilir. Çocuk kendine ayrılan zaman içinde, annesinin kendisine odaklanmasıyla tatmin olur.
Çocuğu Korkutarak Büyütmek, Çocuğu Kaybetmek Demektir.
Çocuğa bazı değer yargıları öğretilirken, içine korku salacak yöntemlerin tercih edilmesi, ters tepki yaratır. En güzel öğretim metodu örnek olarak öğretmektir. Aldanmamak gerekir ve bu yanlış metot asla denenmemelidir. Bilinmelidir ki ergenlikle bu itaatler geri tepecek ve çocuk tamamen kendisinden istenilenlerin tersini yapmakta inat edecektir.
Çocuklar İfade Edemedikleri Duygularını Resmederek Anlatır.
Psikologlar, “çocuklar duygu ve düşüncelerini konuşarak anlatabilme yetenekleri tam olarak gelişmediğinden, hissettiklerini resimle anlatmayı tercih ederler” diyorlar,
2: Örnek
Örneğin: Ağabeyinden çok dayak yiyen bir çocuk, terapide kendisine sorulan “evde nasıl bir hayatın var?” sorusunu, resim yaparak yanıtlar. Resimde evine ait birçok eşya resmi, anne ve baba figürleri vardır. Ancak resmin sınırları dışında elleri olmayan bir erkek figürü dikkat çekmektedir. Terapist bunu neden çizdiğini sorduğunda çocuğun cevabı çok ilginçtir.
-O benim ağabeyim Mehmet. Beni çok döver. Beni dövmesin diye onu uzağa çizdim. Der.
Çocuk Ruh Halini Görselle Anlatarak İfade Etmeyi Tercih Eder.
Bir başka çocuk çizdiği sınıfı resmine, arkadaşlarını, yazı tahtasını, sıraları hatta tahta silgisini tebeşirleri bile çizmiş olduğu halde, öğretmenine yer vermez. Resimde dikkat çeken nokta ise, ağzı çizilmemiş bir kadın resmidir. Kapıdan içeri girenken resmedilen bu figürde kaş, göz bile yerli yerinde çizildiği halde, ağzı çizilmemiştir.
Çocuğa sebebi sorulduğunda:
-O bizim öğretmen. Cevabını verir. Terapist nedenini sorduğunda,
-Hepimizi çok azarlıyor, bize hep kızıyor. Bağırmasın diye ağzını koymadım cevabını verir.